League of Legends’a Yeni Şampiyon “Taliyah” Geliyor!

0
165 views

3. Bölüm

3

Taliyah küçük bir yün çilesi renginde ve büyüklüğünde bir taşı yerden almak için uzandı. Titriyordu, mağaraya geri dönüp baktı; perişan hâldeki adam gözleri kapalı, mağara duvarına dayanmış duruyordu. Adamın çantasında bulduğu bir parça kurutulmuş eti ağzına koydu. Adam hayatta kalırsa, bunu ona çok görmeyeceğini umdu.

Sonra daha sıcak olan mağaraya geri döndü. Üst üste koyduğu taşların harareti yok olmaya yüz tutmuştu. Diz çöktü. Cebindeki taşları ısıtmak için kullandığı numaranın daha büyük şeyler için de işe yarayacağından emin değildi. Genç Shurima’lı kız gözlerini kapattı ve üst üste koyduğu taşlara odaklandı. Yakıcı güneş ışığının kumları nasıl ısıttığını hatırladı. Gece çökerken sıcaklığın nasıl toprağın derinliklerine doğru saklandığını düşündü. Rahatlamaya başlamıştı ve ceketini gevşetirken sıcaklığın etrafını sardığını hissetti. Ardından ellerindeki taşa odaklandı. Öteki tarafını çevirdikten sonra düşünceleriyle taşın her köşesini sardı, aklıyla taşın ortasını itiştirdi ve bir kâseye dönüşene kadar şekil verdi. Ortaya çıkan şekilden memnun kalınca mağaranın çıkışına döndü.

Arkasından bir ses, ”Kırıntı toplayan bir serçe gibi,” dedi.

”Serçeler de susayabilir,” diye cevap verdi Taliyah, yaptığı kâseyi temiz kar ile doldururken. Soğuk rüzgâr etrafında fısıldaşıyordu. Taliyah yuvarlanmış taşı önünde duran taş yığınının üstüne koydu.

”Taşları elinle mi topluyorsun? Taş dokuyabilen biri için biraz meşakkatli bir yönteme benziyor.”

Taliyah’nın yanakları birden ısındı. Bu sıcaklığın, önündeki taşların sıcaklığıyla hiçbir ilgisi yoktu.

”Kızgın değilsin değil mi? Yani çığ ve hani…”

Adam bir kahkaha patlatırken acıyla yan tarafına tutundu. ”Yaptıkların bilmem gereken her şeyi anlatıyor.” Dişlerini acıyla sıkarken bir yandan gülümsüyordu. ”Beni burada ölüme terk edebilirdin.”

”Benim yüzümden tehlikeye düştün. Seni karın altında gömülü bırakacak değildim.”

”Sağ ol. Yine de ağaçların içinde yuvarlanmasaydım daha iyi olurdu.”

Taliyah yüzünü ekşitti ve tam ağzını açacaktı ki adam elini kaldırıp onu durdurdu. ”Özür dileme.”

Adam kendisini zorlayıp dik oturdu, Taliyah’nın saçındaki süslü armaya daha yakından baktı.

”Shurima serçesi,” dedi arkasına yaslanıp sıcak taşların verdiği rahatlık ile gözlerini kapattı. ”Evinden çok uzaktasın, küçük kuş. Seni Ionia’nın uzak köşelerindeki bu mağaraya getiren şey neydi?”

”Noxus.”

Adam kara kaşlarından birini kaldırdı ama gözleri hâlâ kapalıydı.

”Noxus’luları bir araya getireceğimi söylediler. Gücümün şehrin duvarlarını sağlamlaştıracağını söylediler; ama yapmamı istedikleri tek şey, yok etmekti.” dedi, sesi tiksintiyle kalınlaşıyordu. ”Bana öğreteceklerini söylediler.”

”Öğretmişler, ama dersin yarısını,” dedi adam sakince.

”Bir köyü toprağın altına gömmemi istediler. Katil olmamı istediler. İnsanları evlerinde katletmemi,” dedi Taliyah, burnundan soluyordu. ”Ve tam kaçtım derken senin başına dağı indirdim.”

Adam kabzasından tutup kaldırdığı kılıcına baktı. Hafir bir meltem esintisi gelip üzerindeki tozu silip gitti. ”Yok etmek veya var etmek. İkisi de ne tamamen iyi ne tamamen kötüdür. Birisi olmadan öteki olmaz. Önemli olan niyettir, seçtiğin yolu ‘neden’ seçtiğindir. Elimizde gerçek olan tek şey bu.”

Dinlediği nutuk Taliyah’yı germişti. Ayağa kalktı. ”Benim yolum buradan çok uzaklara çıkıyor. Herkesten uzağa, içimdeki bu şeye hâkim olmayı öğrenene kadar. Kimseye zarar vermek istemiyorum. Kendime güvenmiyorum.”

”Bir kuşun güvendiği şey konduğu dal değildir.”

Taliyah adamı dinlemeyi bırakmıştı. Çoktan mağaranın çıkışına gitmiş ceketine sıkıca sarınıyordu. Rüzgârın sesi kulaklarında uğuldadı.

”Gidip bize yiyecek bir şeyler bulmaya çalışacağım. Umarım dağın geri kalanını tepene indirmem.”

Adam sırtını sıcak bir taşa dayayıp, alçak sesle etrafındaki hiç kimseye ve herkese seslenerek ”Fethetmek istediğinin dağ olduğundan emin misin, Küçük Serçe?” dedi.