League of Legends’a Yeni Şampiyon “Taliyah” Geliyor!

0
161 views

4. Bölüm

4

Bir kuş çam ağaçlarından birini kakalıyordu. Taliyah bir yığın karı hışımla tekmelerken botundan içeri kar dolmuştu. Sert bir hareketle paçasını çekiştirdi. Hem adamın sözleri hem de bileğinden aşağı akan soğuk kar sinirini bozuyordu şimdi.

”Seçtiğim yolun nedeni mi? Herkesi, ailemi geride bıraktım. Onları kendimden korumak için.”

Duraksadı. Olağandışı bir sessizlik vadiyi sarmıştı. Etrafta avlayabileceği bütün ufak hayvanlar gürültülü adımlarını duyup kaçmıştı bile. Kızdan bir zarar gelmeyeceğini hisseden minik kuş hâlâ oradaydı. Dalına tünemiş, bu kızın kendi kendine konuşmasına ötüşleriyle cevap vermişti; ama artık o da sessizleşmişti.

Taliyah dikkat kesildi. Sinirine kapılıp mağaradan oldukça uzaklaşmıştı. Ağaçlardan çok, taşlar onu çekiyordu ve dalgın dalgın yürürken bir uçurumun başına gelmişti. Kendisini kayalıklardan aşağı bakarken buldu. Adamın onu takip edeceğini düşünmüyordu ama yine de bir şeyin kendisini izlediğini hissedebiliyordu.

”Yine mi nutuk çekeceksin?” diye sordu hiddetle.

Cevap olarak kemiklerini titreten bir nefesin sesini duydu.

Bir elini cebine soktu, diğer eli sapanına gitti. Cebinde üç taş vardı. Birisini parmaklarının arasına alırken, gizemli takipçisinin altındaki gevşek toprak ihanetle hareketlerini duyurdu.

Taliyah takipçisiyle yüzleşmek için arkasına döndü. Karşısındaki sarp kayalıklarda dikkatlice yürüyen bir Ionia’lı ulu kar aslanı vardı.

Kısa dört bacağının üzerinde bile Taliyah’dan çok uzundu. Bu devasa canavar, başından kuyruğuna Taliyah’nın iki boyu ederdi. Kalın boynu kirli beyaz bir yele ile kaplıydı. Gözlerini karşısında duran kıza dikmişti. Ağzından yeni öldürdüğü belli olan iki tavşanı düşürdü ve kocaman azı dişlerinden damlayan kanı diliyle temizledi.

Biraz önce heyecanla izlediği uçurum artık Taliyah için bir kapana dönüşmüştü. Kaçmaya çalışsa bile aslanın ona yetişmesi an meselesi olurdu. Yutkundu ve gırtlağından yukarı tırmanan paniği bastırmaya çalıştı. Sapanına bir taş yerleştirdi ve döndürmeye başladı.

”Git buradan,” dedi. Ağzından çıkan sözler, içindeki dehşeti hiç belli etmiyordu.

Aslan bir adım daha yaklaştı. Kız sapanını gerip taşı serbest bıraktı. Aslanın yelesinin yakınına çarptı, kürkü darbeyi yavaşlatmıştı. Hayvan öfkeyle kükredi. Taliyah bu sesi, göğsünden kaçmak istercesine atan kalbinin sesinden ayırt edememişti.

Sapanına bir taş daha yerleştirdi.

”Hadi!” diye bağırdı. Cesurluk taslıyordu. ”Git buradan dedim!”

İkinci taşı da fırlattı.

Yırtıcı hayvanın açlıkla hırıltısı yükseldi. İnce bir çam dalına konmuş olan kuş bu karşılaşmadan hayır gelmeyeceğini anlamışçasına zıpladı ve rüzgârın sırtına binip uçmaya başladı.

Yalnız kalan Taliyah, cebindeki son taşa uzandı. Elleri soğuktan titriyordu ve vücudunun her yerini korku sarmıştı. Kaya parçası elinden kaydı ve yere düşüp yuvarlandı. Yukarı baktı. Bir adım daha atan aslanın başı kuvvetli omuzlarının arasında alçalıp yükseldi. Taşa erişmesi artık mümkün değildi.

Taşları elinle mi topluyorsun? Adamın kelimeleri kafasında yankılandı. Belki de başka bir yol vardı. Taliyah iradesiyle taşa doğru uzandı. Ufak kaya parçası titredi ama üzerinde durduğu zeminde de bir salınma hissediyordu.

Biraz önce kuşun üzerinden zıplayıp uçmaya başladığı dal hâlâ salınıyordu. Kuşun güvendiği şey konduğu dal değildir. Önündeki seçenekler çok açıktı. Ya tereddüt ile olduğu yerde donacak ve canavarın onu ele geçirmesine izin verecekti ya da içindeki güce uzanacak ve boşluğa adımını atacaktı.

Taliyah çöllerle kaplı bir diyarda, Ionia’nın karla kaplı kıyılarından çok uzakta doğmuştu. Uçan kuşu ve salınan dalı aklında canlandırdı. An meselesi olan ölümü tamamen aklından silinmişti. Her yerini saran yalnızlık yok olmuş, yerini kumların üzerindeki son dansının hatırası almıştı. Annesini, babasını, Babajan’ı ve tüm kabilesini etrafında hissetti. Güçlerine hakim olmayı öğrendiğinde geri döneceğinin sözünü verdiğini hatırladı.

Canavara gözlerini dikti. ”Çok fazla şeyi feda ettim, beni burada durduramazsın.”

Üzerinde durduğu kaya, zarif bir hilâl şeklinde bükülmeye başladı. O son sarılışın sıcaklığına tutunup zıpladı.

Yeraltından bir gümbürtü yükselmeye başladı; hayvanın hırıltısından çok daha gürültülü bir sesti. Aslan geri çekilmeye çalışsa da artık çok geçti. Kalın pençelerinin altında, yer ayrışmaya başlamıştı ve ve aslan ağırlığıyla çatırdayan yamacın altına doğru çekiliyordu.

Taliyah çözülen ve parçalanan toprağın üzerinde bir süre durabilmişti. Kayalık, kızın altında bin bir parçaya bölünmüştü ve artık kontrol edilmesi imkansızdı. Bu yıkıma sonsuza kadar tutunamayacağının farkındaydı. Düşmeye başladı. Etrafında parçalanan katı dünyaya güle güle diyemeden güçlü bir esinti onu yukarı taşıdı. Demir gibi güçlü parmaklar ceketini yakasından yakaladı.

”Dağı indirmekten bahsederken ciddi olduğunu bilmiyordum, Küçük Serçe.” diyen adam bir homurtuyla Taliyah’yı yukarıya, geride kalan kaya çıkıntısına çekti. ”Çöllerinizin bu kadar düz olmasının sebebini şimdi anladım.”

Birden kahkaha atmak geldi Taliyah’nın içinden. Doğrusu adamın tanıdık kibirli ses tonu onu rahatlatmıştı. Taliyah uçurumun kenarından aşağı tekrar bakıp ayağa kalktı ve üzerindeki tozu silkeledi. Aslanın bıraktığı tavşanları alıp mağaraya doğru neşeli adımlarla yürümeye başladı.