Outlast: Whistleblower‘ın en etkileyici yanı, oyunun kendisinden daha fazla aksiyona sahip olması ve ayrıca hikayenin aslı. İnsanı geren müziklerinden bahsetmiyorum bile. Arada tam nefes alayım şu köşede diye düşünürken, delinin biri “aaa taze et!” diye bir atılıyor ve doğal olarak aklınızı bir köşede kaçarken buluyorsunuz. Üzerinizde deneyler yapılıyor, halisülasyonlar görüyorsunuz ve kimi zaman işkence edenin kendisi olmaya zorlanıyorsunuz çünkü bu sefer siz Waylon Park’sınız. Miles Upsshur’a akıl hastanesine gizemli olayların araştırmasını isteyen ve ona bir mail ile ulaşan kişisiniz. Doğal olarak Miles’ten daha fazlasını görmüş ve o delilerin arasında deneyim kazanmış bir insansınız…
Eğer korkak bir insansanız ve ani çıkışlara karşı dayanıksızsanız, oyunun kendisi gibi Outlast: Whistleblower’dan uzak durun. Bu DLC ilk oyuna nazaran daha fazla şiddet ve cinsellik içeriyor. Zira ilk oyuna göre, daha iğrendirici ve daha korkunç dakikaların beyninize işleneceğinden eminim. Söz konusu korku olduğu zaman, meraklılarının kalbinin kıpı kıpır olduğunun farkındayım. Korku severler için oldukça eğlenceli bir oyun olsa bile, insanı bir türlü rahat bırakmayan o gerilim dolu dakikalar, herkesin kaldırabileceği türden değil.
Kaynak: Merlinin Kazanı